160*600 sol
Sitenin sağ 160 600
Sedat Öksüzoğlu
Köşe Yazarı
Sedat Öksüzoğlu
 

ZİRVEDEN DİBE!

Belediye başkanlığı… Kimi için bir hayal, kimi için bir hizmet yarışı. Ama gelin görün ki, o koltuğa oturan her başkan aynı sonla karşılaşmıyor. Halkın bağrına bastığı da var, beş yıl dolmadan adını anmaktan bile kaçındığı da. Peki, bu dönüşüm nasıl yaşanıyor? Bir başkan, nasıl olur da halkın omuzlarından yerin dibine girer? Gelin, bu sorunun yanıtlarını halkın gözünden, samimi bir dille masaya yatıralım. Başkanlık koltuğu bazen öyle bir büyüler ki, oturanı adeta başka bir boyuta taşır. Sanki bütün sorunları kendisi çözecek, en doğru kararları kendisi verecek zanneder. Halkla iç içe olan, mahalle kahvelerinde çay içen o samimi aday, makama geçince bir anda ulaşılmaz bir figüre dönüşebilir. İşte o zaman başlar tehlike çanları çalmaya: "Ortak akıldan uzaklaşma." Halkın beklentilerini, ihtiyaçlarını dinlemek yerine kendi doğrularına saplanan bir başkan, er ya da geç duvara toslar. "Ben yaptım oldu" zihniyeti, halkın en sevmediği tavırdır. Çünkü halk bilir ki, bir şehir sadece tek bir kişinin aklıyla yönetilemez. O projenin neye mal olacağı, kimlere fayda sağlayacağı, gerçekten bir ihtiyaç olup olmadığı halkın gözünden kaçmaz. Eğer bir karar alınırken mahalleliye danışılmamışsa, muhtarların, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmamışsa, o proje ne kadar gösterişli olursa olsun, halkın gözünde değeri düşer. Bir süre sonra, bu "ben bilirim" tavrı, başkanın yalnızlaşmasına, çevresinin dalkavuklarla dolmasına neden olur. Halkla kurulan bağ kopunca da, düşüş kaçınılmaz olur. Bir de şu var: Sanki o beş yıllık görev süresi hiç dolmayacakmış gibi davranan başkanlar. Koltuğun verdiği güçle adeta sarhoş olanlar, halkın kendilerine emanet ettiği bu görevin geçici olduğunu unuturlar. İhalelerde dönen dedikodular, eş dost kayırmaları, şeffaflıktan uzaklaşan belediye hizmetleri… Bunlar, halkın gözünden asla kaçmaz. Bugün olmasa bile yarın mutlaka ortaya çıkar. Ve halkın en kızdığı şeylerden biri de, kendisine verilen sözlerin tutulmamasıdır. Vaatler havada kalır, sorunlar çözülmez, halkın parasının çarçur edildiği düşünülürse, o sevilen başkan bir anda güvenilmez biri haline gelir. Halk, başkanı seçerken aslında bir nevi ona vekalet verir. Kendi adına şehrin yönetilmesini ister. Eğer bu vekaletin kötüye kullanıldığını düşünürse, ilk seçimde o vekaleti geri alır. Hatta seçim beklemeye bile gerek kalmaz. Halkın selamını almaktan bile kaçınması, yüz çevirmesi, işte o "yerin dibine giriş" sürecinin ilk adımlarıdır. Eskiden el sıkışmak için yarışanlar, bir anda yolunu değiştirmeye başlar. Bunun nedeni çok basittir: Güven kaybı. Güven bir kere sarsıldı mı, tekrar kazanmak neredeyse imkansızdır. Başarısız bir belediye başkanı olmanın en temel nedenlerinden biri de empati yoksunluğudur. Halkın dertleriyle dertlenmeyen, onların sesine kulak vermeyen, sadece makam odasından şehri yönetmeye çalışan bir başkan, ne yazık ki kısa sürede halktan kopar.Çöp sorunları, ulaşım çilesi, vizyonsuz projeler, yeşil alanların yetersiz kalışı, bozuk yollar, yavaş işleyen sistem… Bunlar halkın günlük hayatını doğrudan etkileyen meseleler. Eğer bir başkan bu sorunlara duyarsız kalırsa, çözüm üretmek yerine geçiştirirse, halkın tepkisini çeker. Halk, kendisini anlayan, sorunlarına çözüm arayan, ulaşılabilir bir başkan ister. Bir başkanın halkın gönlünden düşmesi, anlık bir olay değildir. Bu, zamanla biriken hayal kırıklıklarının, tutulmayan sözlerin, duyarsız kalınan sorunların bir sonucudur. Halkın sesini duymayan, kendi doğrularından sapmayan, adeta makamın büyüsüne kapılmış bir başkan, ne yazık ki eninde sonunda o koltuktan kalkar ve ardında kırık dökük bir halkla ilişkiler geçmişi bırakır. Unutulmamalıdır ki, başkanlık geçicidir, ama halkın hafızası çok güçlüdür.
Ekleme Tarihi: 21 Haziran 2025 -Cumartesi

ZİRVEDEN DİBE!

Belediye başkanlığı… Kimi için bir hayal, kimi için bir hizmet yarışı. Ama gelin görün ki, o koltuğa oturan her başkan aynı sonla karşılaşmıyor. Halkın bağrına bastığı da var, beş yıl dolmadan adını anmaktan bile kaçındığı da. Peki, bu dönüşüm nasıl yaşanıyor? Bir başkan, nasıl olur da halkın omuzlarından yerin dibine girer? Gelin, bu sorunun yanıtlarını halkın gözünden, samimi bir dille masaya yatıralım.

Başkanlık koltuğu bazen öyle bir büyüler ki, oturanı adeta başka bir boyuta taşır. Sanki bütün sorunları kendisi çözecek, en doğru kararları kendisi verecek zanneder. Halkla iç içe olan, mahalle kahvelerinde çay içen o samimi aday, makama geçince bir anda ulaşılmaz bir figüre dönüşebilir. İşte o zaman başlar tehlike çanları çalmaya: "Ortak akıldan uzaklaşma."

Halkın beklentilerini, ihtiyaçlarını dinlemek yerine kendi doğrularına saplanan bir başkan, er ya da geç duvara toslar. "Ben yaptım oldu" zihniyeti, halkın en sevmediği tavırdır. Çünkü halk bilir ki, bir şehir sadece tek bir kişinin aklıyla yönetilemez. O projenin neye mal olacağı, kimlere fayda sağlayacağı, gerçekten bir ihtiyaç olup olmadığı halkın gözünden kaçmaz. Eğer bir karar alınırken mahalleliye danışılmamışsa, muhtarların, sivil toplum kuruluşlarının görüşleri alınmamışsa, o proje ne kadar gösterişli olursa olsun, halkın gözünde değeri düşer. Bir süre sonra, bu "ben bilirim" tavrı, başkanın yalnızlaşmasına, çevresinin dalkavuklarla dolmasına neden olur. Halkla kurulan bağ kopunca da, düşüş kaçınılmaz olur.

Bir de şu var: Sanki o beş yıllık görev süresi hiç dolmayacakmış gibi davranan başkanlar. Koltuğun verdiği güçle adeta sarhoş olanlar, halkın kendilerine emanet ettiği bu görevin geçici olduğunu unuturlar. İhalelerde dönen dedikodular, eş dost kayırmaları, şeffaflıktan uzaklaşan belediye hizmetleri… Bunlar, halkın gözünden asla kaçmaz. Bugün olmasa bile yarın mutlaka ortaya çıkar. Ve halkın en kızdığı şeylerden biri de, kendisine verilen sözlerin tutulmamasıdır. Vaatler havada kalır, sorunlar çözülmez, halkın parasının çarçur edildiği düşünülürse, o sevilen başkan bir anda güvenilmez biri haline gelir.

Halk, başkanı seçerken aslında bir nevi ona vekalet verir. Kendi adına şehrin yönetilmesini ister. Eğer bu vekaletin kötüye kullanıldığını düşünürse, ilk seçimde o vekaleti geri alır. Hatta seçim beklemeye bile gerek kalmaz. Halkın selamını almaktan bile kaçınması, yüz çevirmesi, işte o "yerin dibine giriş" sürecinin ilk adımlarıdır. Eskiden el sıkışmak için yarışanlar, bir anda yolunu değiştirmeye başlar. Bunun nedeni çok basittir: Güven kaybı. Güven bir kere sarsıldı mı, tekrar kazanmak neredeyse imkansızdır.

Başarısız bir belediye başkanı olmanın en temel nedenlerinden biri de empati yoksunluğudur. Halkın dertleriyle dertlenmeyen, onların sesine kulak vermeyen, sadece makam odasından şehri yönetmeye çalışan bir başkan, ne yazık ki kısa sürede halktan kopar.Çöp sorunları, ulaşım çilesi, vizyonsuz projeler, yeşil alanların yetersiz kalışı, bozuk yollar, yavaş işleyen sistem… Bunlar halkın günlük hayatını doğrudan etkileyen meseleler. Eğer bir başkan bu sorunlara duyarsız kalırsa, çözüm üretmek yerine geçiştirirse, halkın tepkisini çeker. Halk, kendisini anlayan, sorunlarına çözüm arayan, ulaşılabilir bir başkan ister.

Bir başkanın halkın gönlünden düşmesi, anlık bir olay değildir. Bu, zamanla biriken hayal kırıklıklarının, tutulmayan sözlerin, duyarsız kalınan sorunların bir sonucudur. Halkın sesini duymayan, kendi doğrularından sapmayan, adeta makamın büyüsüne kapılmış bir başkan, ne yazık ki eninde sonunda o koltuktan kalkar ve ardında kırık dökük bir halkla ilişkiler geçmişi bırakır. Unutulmamalıdır ki, başkanlık geçicidir, ama halkın hafızası çok güçlüdür.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve memleketsamsun.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.