Bazı gerçekleri anlamak için bazen sessizliğe bakmak gerekir…
Kimi insanlar kedileri nankör sanır.
Oysa kedi nankör değildir; sadece özgürdür.
Karnı acıktığında gelir, karnı doyduğunda gider.
Bir gün kucağında mırıldanır, ertesi gün kendi halindedir.
Bunu biz nankörlük olarak okuruz, çünkü insan olarak her şeyi ölçmeye, karşılık beklemeye alışmışız.
Oysa kedi doğasının gereğini yapar: kendine sadıktır, özgürlüğüne sadıktır.
İnsan farklı…
İyiliği bile menfaatle tartar, sevgiyi şartlı verir, dostluğu hesapla kurar.
Bir gün sana gülen gözler, ertesi gün yüzünü bile görmez.
Ve işte nankörlük bu noktada başlar: kendi menfaati tükenince seni yok sayan insanlarda…
Kedi seni terk eder, ama sana kötülük etmez.
İnsan terk eder, hem de arkandan konuşur, ardına bakmaz.
Kedi ilgini istemediğinde uzaklaşır, unutulur, başka bir köşede huzur bulur.
İnsan doyar ama inkâr eder; sevgi verdiğinde hesap sorar, sevgi geri çekildiğinde kırılır.
Kediyle insan arasındaki fark işte budur: biri kalbini doğal olarak yönetir, diğeri menfaatiyle.
Belki de bu yüzden nankörlüğü kedilere yüklemek kolaydır.
O, sadece kendine sadık; insan ise çoğu zaman kendine bile sadık olamaz.
Ve bazen insan anlamalıdır:
Gerçek nankörlük, kalbini menfaatin kölesi yapan insanın içinde yaşar.
Kediyle karşılaştırıldığında, insanın nankörlüğü daha ağır, daha acıtıcı, daha yalnızdır…
Ve işte bu yalnızlık, kedi gibi sessiz, ama insan gibi derindir.